Çocuklar ve ergenler çoğunlukla psikiyatrik görüşmelere kendi talepleri ile gelmezler bir ebeveynin ya da öğretmenin yönlendirmesi söz konusudur. Bu nedenle ilk görüşmede çocuğun ya da gencin başlangıçtaki isteksizliği ya da henüz tanımadığı bir kişiye özel yaşamını açma konusundaki endişesi normal karşılanmalıdır.

Çocuklar ve ergenlerle yapılacak görüşmeler özel bir gereksinim yoksa yalnız yapılmakta ve sonrasında anne baba ile de yalnız olarak görüşülmektedir.  Görüşmede çocuk ve ergeni tanımaya yönelik sorular, ilgi alanları, okulu ve arkadaşları ile ilgili sohbet etmek sorun alanlarını konuşmaya başlamadan önce çocuğu görüşmeye hazırlamak için önemlidir. Çoğu çocuk neden getirildiğini tam olarak bilmez bu noktada onun gündelik yaşamında sorun olarak gördüğü konuları ona sormak ve çözmek istediği sorunlarına odaklanmak önemlidir. Çocuğun ya da ergenin dikkatle dinlenmesi, sorunlarının önemsendiği, anlaşıldığı ve yardım alabileceği duygusunun gelişmesi belki de tedavideki en önemli aşamadır.

Çocuk ya da ergeni yardım alması için getiren kişinin hangi ebeveyn olduğu ebeveynlerin çocuğun yaşadığı soruna dair bakış açısını ve sürece dair tedavi uyumunu ön görücü önemli bir faktördür. Ebeveynlerle yapılan değerlendirme görüşmesinde; geliş nedenleri ve motivasyonları, sorunun başlangıcı ve seyri değerlendirilirken sürdürücü olabilecek ebeveyn tutumları gibi çevresel değişkenler dikkatlice değerlendirilir. Alınan öyküde çocuğun sadece sorun yaşadığı alanlar değil  gelişim öyküsü, mizaç ve bağlanma özellikleri, erken dönem örseleyici deneyimler, okul öyküsü, akademik başarısı, öğrenme becerileri, güçlü yönleri ve akran ilişkilerin dair ayrıntılı bilgi alınır. Tüm bu bilgilere ek olarak anne babanın kronik ya da psikiyatrik hastalıkları, mizaç özellikleri, sorunlu davranışa bakış açıları, baş etme yöntemleri ve ebeveyn tutumları değerlendirilir.

Tüm bu aşamalar çocuğun gelişiminin bütüncül değerlendirilmesinde ve doğru tanıyı koyma ve uygun tedavi şeklinin belirlenmesinde oldukça önem taşır.

Çocuk ve ergenlerde yaşanan sorunların seyri, süresi, şiddeti tanısal değerlendirmede büyük önem taşır. Yaşanan bir sorun eğer çocuğun gündelik yaşamını, aile okul ve akran ilişkilerini etkileyecek sıklık ve şiddette ise o sorunla ilgili tanısal değerlendirme netlik kazanır. Çocuk ve ergenlerde tanı koyma süreci çocuk ve anne baba ile yapılan klinik görüşmelerle alanında uzman hekimce konulur. Tanı koyma süreci, bu nedenle ayrıntılı ve pek çok kaynaktan faydalanarak iyi bir öykü ile yapılmalıdır. Eğer bir görüşme yeterli olmazsa uzman kişi ek bir görüşme ya da bilgi alabileceği başka kaynaklara başvurmak isteyebilir.

Anne babaların en çok sorduğu sorulardan biri tanı koyarken kullanılan bir test ya da görüntüleme aracı olup olmadığıdır. Psikiyatrik tanılama sürecinde altın standart, alanında yetkin bir uzman doktorun klinik görüşüdür. Diğer kullanılan tüm test ve ölçekler tanıyı destekleyen ve izlem sürecinde kullanılabilecek yardımcı araçlardır.

Tanısal değerlendirme süreci sonrasında başvuru şikayetleri ve değişim ihtiyacı olan sorun alanlarına yönelik bir tedavi planı ve yol haritası belirlenir ve bu bilgiler çocuk genç ve aileyle paylaşılır. Tedavi sürecinde öncelik, çocuğun ihtiyaçlarının mümkün olan en kısa sürede karşılanması ve işlevsellik alanlarının düzelmesidir. Bu noktada yapılan tedavi planlamasında hekiminiz size tedavi seçenekleri konusunda bilgi verecektir.

Çocuk ve ergenlerde tedavi planlamasında terapiler uzun zamandır etkin olarak kullanılmaktadır. Terapiler çocuğun ve gencin yaşadığı davranışsal sorunların altında yatan bilişsel ve duygusal süreçleri anlayarak bunların değişimini hedefler ve yeni baş etme yöntemleri geliştirmelerini sağlar. Terapilerde seans sayıları ve tedavi süresi her çocuğa ve soruna göre değişkenlik gösterebilir, kısa vadede değişimden ziyade uzun vadede bir iyilik hali hedeftir. Terapi görüşmeleri çocuk ve ergenlerle yine yalnız olarak yürütülür ancak bazı durumlarda anne ve babalar da çocuğun öğrendiği becerileri desteklemeleri için ek olarak terapi sürecine dahil edilebilir.

İlaç tedavileri, çocuk ve ergenlerde kimi durumlarda bazen tek başına bazen de terapilere ek olarak kullanılabilmektedir.  İlaç tedavisi gerektiren durumların hekim tarafından gerekliliği dikkatlice değerlendirilmeli, etkinlik, yan etki, uygun doz ve süre konusunda aileler mutlaka bilgilendirilmelidir.

Çocuk ve ergenlerde yapılacak tedaviye göre görüşmelerin sıklığı değişebilmektedir. Terapi görüşmelerinde sıklık normalde haftada bir olacak şekilde ayarlanmalıdır. Gerekirse ihtiyaca göre bu süreç kazanımlara göre tekrar şekillendirilebilir.

İlaç tedavisi alan çocuk ve ergenlerde ilaç etkinliğinin yan etkilerinin iyi izlenmesi ve bu nedenle düzenli aralıklarla hekimle görüşmelerin yapılması uygun olur.  Düzensiz görüşmeler, tedavinin başarısız olduğu ya da yeterli fayda görülmediği düşüncesine neden olmakta ve tedaviler erken sonlandırılmaktadır. Bu da çocuğun ve ailenin tedaviden alacağı fayda beklentisi ve memnuniyetini olumsuz etkileyeceği gibi mevcut sorunlarda artışa da neden olabilmektedir.

Çocuğu ve aileyi hekime getiren sorunlarla ilgili çizilen tedavi planının başarıya ulaşması pek çok değişkene bağlı olabilir. İyi bir hekim-aile işbirliği ve çocukla kurulan sıcak ve yakın ilişki tedavinin başarıya ulaşmasında en önemli rolü oynar.  Sorun alanlarındaki sıklık ve yoğunluğun azalması, çocuk ya da gencin yaşamının normale dönmesi sonucunda terapiler çocuğa ve aileye bilgi verilerek ortak kararla sonlandırılabilir.

 İlaç kullanımı gereken durumlarda kimi zaman tedavi süreleri daha uzun olabilmektedir. Ailenin bunu tedavi başında biliyor olması, süreci takip etmeleri açısından önemlidir. Tedavinin etkinliğine yönelik yapılacak düzenli görüşmelerle iyilik haline karar verilip ailenin de onayı ile ilaca ara verilebilir.  Eğer iyilik hali devam ediyorsa ilaçsız olarak bir süre daha takiplere devam edilerek tedavi sonlandırılır.

Bu noktada ebeveynlerin bilmesi gereken en önemli nokta, çocuk ve ergenin beyin gelişiminin devam ediyor olduğu, yapılan tedavinin etkinliğinin de buna bağlı değişebileceğidir. Bu nedenle çocuğun, onu her yönüyle tanıyan tek bir hekimin kontrolünde takip sürecinin devam etmesi büyük önem taşır.